AB Yapay Zekâ Yasası (EU AI Act / AIA) ile Geleceğe Dönük Risk Temelli Düzenlemeler ve Etkileri - Uzun Rehber
- Halil İbrahim Ordulu

- Oct 18
- 16 min read
Yapay zekâ (YZ) teknolojileri, 1960’lı yıllardaki kavramsal başlangıcından bu yana özellikle son yıllarda gösterdiği hızlı gelişimle yaşamın hemen her alanına nüfuz etti. Ancak bu ivme, beraberinde etik, değer ve güvenlik temelli pek çok sorunu da gündeme taşıdı.
Avrupa Birliği, bu sorunlara yanıt olarak 2024 yılında yürürlüğe giren AB Yapay Zekâ Yasası (EU AI Act / AIA) ile dünyanın ilk kapsamlı ve risk temelli yapay zekâ düzenlemesini hayata geçirerek küresel ölçekte öncülük etti.
Bu yazıda, AIA’nın kapsamını, gelişimini, risk sınıflandırmasını, temel rollerini, ilgili kurumları, sektörel etkilerini ve girişimciler ile startup ekosistemine yansımalarını detaylı biçimde ele alacağız.

1. Neden AB Yapay Zekâ Yasası (EU AI Act / AIA)’ya İhtiyaç Duyuldu?
Dijital Riskler, Hukuki Boşluklar ve Yasal Çerçeveyle İlişkisi
Yapay zekânın (YZ) hızlı yükselişi, teknoloji odağında ilerlerken, aynı zamanda etik, hukuki ve toplumsal sınırları yeniden şekillendiren bir dönüşüm yarattı. Bugün YZ sistemleri; kredi değerlendirmesinden işe alım süreçlerine, sağlık teşhislerinden yargısal karar destek sistemlerine kadar insanların yaşamında doğrudan belirleyici hale geldi.
Ancak bu sistemlerin karar mekanizmaları çoğu zaman belirsiz şeffaflık, veri temelli önyargılara açık ve hesap verebilirliği sınırlı biçimde çalışıyor. Bu durum, doğal olarak bireylerin temel haklarını ve toplumun güven duygusunu kötü yönde etkilieyen yeni risk alanlarını doğurdu.
Avrupa Birliği, bu gelişmeleri teknolojinin getirdiği kapsamlı dönüşüm olarak yorumladı. Çünkü mevcut düzenleyici araçlar —örneğin GDPR (Genel Veri Koruma Tüzüğü) veya Tüketici Güvenliği Direktifleri— yapay zekânın karar alma biçimlerine ve teknik özerkliğine dair yeterli koruma sağlamıyordu.
Bu boşluk, özellikle üç temel alanda belirginleşti:
Algoritmik Ayrımcılık (Bias): Eğitim verilerindeki önyargılar, işe alım, kredi veya sosyal yardım kararlarında belirli grupları sistematik olarak dezavantajlı hale getirebiliyordu.
Şeffaflık ve Açıklanabilirlik Eksikliği: “Kara kutu” (black-box) modellerin iç işleyişinin anlaşılmaz olması, hatalı kararların sorgulanmasını güçleştiriyordu.
Hesap Verebilirlik Sorunu: Bir yapay zekâ sisteminin zararlı sonuçlarından kimlerin —sağlayıcı mı, kullanıcı mı, geliştirici mi— sorumlu olacağı açık biçimde tanımlanmamıştı.
Bu eksiklikler, “güvenilir yapay zekâ” kavramının hukuki ve toplumsal düzeyde yaygınlaşması gerektiğinin kanaatini getirdi.
AIA, tam da bu nedenle doğdu: yapay zekâyı serbest inovasyon alanından çıkarıp, risk temelli bir düzenleme sistemi içine almak için.
AIA’nın Risk Tabanlı Yaklaşımı
AIA’nın ayırt edici yönü, tüm yapay zekâ sistemlerini “teknoloji türüne göre” değil, toplumsal etkilerine ve potansiyel zarar düzeyine göre sınıflandırmasıdır.
Bu yaklaşım, ilk kez teknoloji regülasyonunda “önleyici (ex ante)” bir paradigma kurdu.
Yani yasa, bir sistemin zararlı hale gelmesini beklemek yerine, risk ortaya çıkmadan önce teknik, etik ve yönetsel önlemler alınmasını şart koşuyor.
Bu model, yapay zekâyı dört ana risk düzeyinde ele alıyor:
Bu tablo, AIA’nın inovasyonunu denge ile(Regülayon ve inovasyon dengesi) düzenleme çabasını somutlaştırır: yüksek riskli sistemlere yoğun kontrol, düşük riskli sistemlere özgürlük.
GDPR, KVKK ve AIA Arasındaki İlişki
AIA, GDPR’ın yerine geçmez; tam tersine onu tamamlayıcı bir yapı olarak konumlanır.
GDPR kişisel verilerin korunmasına odaklanırken, AIA yapay zekânın davranışına ve karar verme mantığına odaklanır.
Yani birinde “veri” korunur, diğerinde “sistem”.
Ortak kesişim alanları:
Veri yönetişimi, veri kalitesi ve adillik ilkeleri
Açıklanabilirlik ve insan gözetimi hakkı
Etki değerlendirmeleri (GDPR: DPIA ↔ AIA: FRIA/AIIA)
Farklılıklar:
GDPR gizlilik temellidir, AIA güvenlik ve sağlamlık temellidir.
GDPR verinin işlenmesine sınır koyar, AIA sistemin bütün yaşam döngüsünü düzenler.
Türkiye özelinde ise bu entegrasyon süreci, KVKK’nın “risk tabanlı” bir yapay zekâ çerçevesine evrilmesini zorunlu kılmaktadır.
Bu dönüşüm, yalnızca uyumun değil, Avrupa pazarına erişimin de temel koşulu haline gelmiştir — bu etki, literatürde “Brüksel Etkisi (Brussels Effect)” olarak anılır.
2. Tarihsel Süreç ve Uygulama Takvimi (Geçiş Dönemleri)

Avrupa Birliği Yapay Zekâ Yasası (AIA), dünyada yapay zekâyı sistematik biçimde düzenleyen ilk yasal çerçeve olma özelliğini taşır. Ancak bu konuma gelmesi ani bir kararın değil, yaklaşık üç yıllık yoğun bir politika, müzakere ve teknik istişare sürecinin sonucudur.
A. Gelişim Sürecinin Ana Hatları
Yasa tasarısının temelleri, Avrupa Komisyonu’nun Nisan 2021’de yayımladığı ilk teklif ile atıldı. Bu dönemde AB’nin amacı, dijital dönüşümü desteklerken yapay zekânın etik, güvenli ve insan merkezli biçimde gelişmesini sağlayacak bir hukuki çerçeve kurmaktı.
2021 teklifinden itibaren yasa, üç temel kilometre taşından geçti:
Avrupa Komisyonu Aşaması (2021):
Komisyon, AIA’yı “tek pazarın güvenilir yapay zekâ için çerçevesi” olarak tanımladı. Taslak, ürün güvenliği mevzuatı mantığıyla şekillendirildi; yani AI sistemleri “ürün benzeri” bir uyum sürecine tabi tutuldu.
Avrupa Parlamentosu Aşaması (2022–2023):
Üretken yapay zekânın (özellikle ChatGPT gibi modellerin) yükselişi, yasa metninde köklü revizyonlara neden oldu. Bu dönemde “Genel Amaçlı Yapay Zekâ (GPAI)” kavramı eklendi ve yasa sadece yüksek riskli sistemlerle sınırlı olmaktan çıkarıldı.
Parlamento ayrıca temel haklar, açıklanabilirlik ve inovasyon dengesi konularında daha hassas hükümler talep etti.
Üçlü Müzakereler (Trilogue) ve Nihai Kabul (2024):
Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyi arasındaki trilogue süreci, AIA’nın en kritik dönüm noktasıydı.
13 Mart 2024’te Parlamento tarafından, 21 Mayıs 2024’te ise Konsey tarafından kabul edilen metin, 12 Temmuz 2024’te AB Resmi Gazetesi’nde yayımlandı ve 1 Ağustos 2024 itibarıyla yürürlüğe girdi.
B. AIA’nın Kademeli Uygulama Takvimi
AIA, kapsamlı yapısı nedeniyle şirketlerin uyum süreçlerine zaman tanımak amacıyla kademeli bir uygulama takvimi benimsemiştir.
Bu geçiş süreci, AIA’nın pragmatik ve risk-temelli doğasını da yansıtır: ilk etapta temel yasaklar devreye girer, ardından yüksek riskli sistemlere ilişkin yükümlülükler uygulanır.
Bu yapı sayesinde AIA, işletmelerin hem teknik hem yönetsel kapasitelerini aşamalı biçimde geliştirmelerine olanak tanır.
Örneğin, 2025’in ilk yarısında odak “yasaklı uygulamaları tanımlamak” ve personeli AI etik & farkındalık eğitimleriyle hazırlamak iken, 2026 sonrası süreçte ağırlık risk yönetimi sistemleri (RMS) ve FRIA/AIIA etki değerlendirmelerine kayacaktır.
3. Yapay Zekâ Sistemlerinin Sınıflandırılması
Dört Aşamalı Risk Odaklı Yaklaşım
Avrupa Birliği Yapay Zekâ Yasası’nın (AIA) kalbinde, teknolojiyi değil yarattığı etkiyi düzenleyen risk odaklı yaklaşım yer alır.
Bu yaklaşım, “her teknolojiyi aynı şekilde denetleme” yerine, yapay zekâ sistemlerini toplumsal zarar potansiyellerine göre sınıflandırır.
Amaç, inovasyonu bastırmadan güvenliği garanti altına almak — yani riskle orantılı bir yönetişim kurmaktır.
AIA bu doğrultuda dört risk düzeyi tanımlar:
A. Kabul Edilemez Riskli Sistemler (Tam Yasak Kategorisi)
Bu kategori, temel haklara veya insan onuruna açık tehdit oluşturan sistemleri kapsar.
AIA bu tür uygulamaları kesin biçimde yasaklar. Amaç, teknolojinin toplumsal güvene ve demokratik değerlere zarar verebileceği noktada kırmızı çizgi çekmektir.
Yasaklanan başlıca uygulamalar:
Sosyal puanlama sistemleri (social scoring): Kişilerin davranışlarını veya sosyoekonomik durumlarını temel alarak sınıflandıran sistemler.
Bilişsel/psikolojik manipülasyon sistemleri: Bilinçaltı tekniklerle bireylerin davranışlarını etkilemeyi hedefleyen uygulamalar.
İstihdam veya eğitim ortamlarında duygu çıkarımı: Çalışan ya da öğrencilerin duygusal tepkilerini analiz ederek karar vermeye yönlendiren sistemler.
Gerçek zamanlı uzaktan biyometrik kimlik tespiti: Kamuya açık alanlarda kolluk kuvvetleri tarafından sürekli gözetim amaçlı kullanımlar (istisnai durumlar dışında).
Bu yasaklar, Avrupa’nın “teknoloji ne yapabilir?” sorusundan ziyade “teknoloji ne yapmamalı?” sorusuna yanıt verdiği noktayı temsil eder.
B. Yüksek Riskli Sistemler (Önleyici Uyum Zorunluluğu)
AIA’nın en geniş ve karmaşık kategorisi, yüksek riskli sistemlerdir.
Bunlar, insanların yaşamı, güvenliği, ekonomik hakları veya demokratik katılımı üzerinde ciddi sonuçlar doğurabilecek AI uygulamalarıdır.
Yüksek riskli sistemler, Annex III’te sekiz ana başlık altında listelenmiştir:
Kritik altyapılar: Trafik kontrol, enerji yönetimi, su şebekesi sistemleri.
Eğitim ve mesleki gelişim: Otomatik sınav değerlendirme, öğrenci performans analizi.
İstihdam, iş yönetimi ve insan kaynakları: CV sıralama algoritmaları, işe alım değerlendirmeleri.
Temel kamu ve özel hizmetlere erişim: Kredi puanlaması, sosyal yardım uygunluk değerlendirmeleri.
Yargı ve adalet süreçleri: Mahkeme kararlarını destekleyen tahmin sistemleri.
Göç, sığınma ve sınır kontrolü: Kimlik doğrulama veya risk profili çıkarma sistemleri.
Kolluk kuvvetleri: Suç tahmin algoritmaları, izleme sistemleri.
Demokratik süreçler: Seçim güvenliğini etkileyen AI temelli araçlar.
Yükümlülükler:
Risk Yönetimi Sistemi (RMS) kurulması
Veri yönetişimi ve kalite kontrolleri
Teknik dokümantasyon ve altı aylık loglama
İnsan gözetimi mekanizmalarının uygulanması
CE işareti ve uygunluk değerlendirmesi süreci
Bu gereklilikler, özellikle LegalTech, HealthTech, FinTech gibi insan kararına doğrudan dokunan sektörlerde kritik öneme sahiptir.
C. Sınırlı Riskli Sistemler (Şeffaflık Yükümlülüğü)
Sınırlı risk kategorisi, kullanıcı ile doğrudan etkileşime giren ancak temel haklar üzerinde sınırlı etkisi olan sistemleri kapsar.
Bu sistemler için AIA, yalnızca şeffaflık temelli yükümlülükler getirir.
Örnekler:
Chatbotlar: Kullanıcıya yapay zekâ ile etkileşimde olduğunu açıkça bildirme zorunluluğu.
Deepfake içerikler: Üretilen veya manipüle edilen ses/görüntülerin “AI tarafından oluşturulmuştur” ibaresiyle etiketlenmesi.
Amaç, kullanıcıya kararlarının bir makine tarafından yönlendirildiğini bilme hakkı vermek ve algısal manipülasyonu önlemektir.
D. Minimal Riskli Sistemler (Etik Odağı Koruyan Alan)
AIA, mevcut AI sistemlerinin büyük kısmını “minimal risk” kategorisine dahil eder.
Bu sistemler için yasal yükümlülük yoktur, ancak gönüllü etik çerçeveler (ör. etik kodlar, algoritmik açıklanabilirlik ilkeleri) teşvik edilir.
Örnekler:
E-posta spam filtreleri
Oyun içi yapay zekâ sistemleri
Öneri sistemlerinin kişisel olmayan versiyonları
Bu yaklaşım, AB’nin inovasyonu destekleme niyetini de gösterir: yalnızca riskli sistemleri denetlerken, düşük riskli alanlarda yaratıcılık ve büyümeyi teşvik eder.
4. Roller, Sorumluluklar ve Tedarik Zinciri Dinamikleri
Yapay zekâ sistemleri, geliştirme aşamasından son kullanıcıya ulaşana kadar çok katmanlı bir yaşam döngüsüne sahiptir.
Avrupa Birliği Yapay Zekâ Yasası (AIA), bu zincirde yer alan tüm aktörlerin sorumluluklarını net biçimde tanımlayarak hesap verebilirlik zincirini oluşturur.
Amaç, bir hata veya hak ihlali durumunda “sorumluluk boşluğu” oluşmasını önlemektir.
A. Temel Roller: Sağlayıcı ve Dağıtıcı
AIA’nın merkezinde iki ana rol vardır: Sağlayıcı (Provider) ve Dağıtıcı (Deployer / Kullanıcı).
Bu iki aktör, sistemin piyasaya sürülmesi ve kullanılmasından doğrudan sorumlu taraflardır.
Sağlayıcı sistemin teknik uygunluğundan,
Dağıtıcı ise sistemin uygun kullanımından sorumludur.
Bu ayrım, regülasyonun hem mühendislik hem yönetişim boyutlarını birlikte kapsamasını sağlar.
B. Tedarik Zincirindeki Diğer Aktörler
1. İthalatçı (Importer)
AB dışındaki bir ülkeden (örneğin Türkiye veya ABD’den) bir AI sistemini AB pazarına sunan kişidir.
İthalatçının görevi, sağlayıcının uygunluk belgelerini (CE işareti, teknik dokümantasyon, risk analizi) kontrol etmektir.
Bu süreçte bir tür “regülasyon arabulucusu” rolü üstlenir.
2. Distribütör (Distributor)
AI sistemini tedarik zincirinde dağıtan ancak geliştirmeyen veya değiştirmeyen aracı kurumdur.
Distribütör, sistemin güvenli taşınması ve doğru şekilde etiketlenmesinden sorumludur.
Sistemi değiştirmesi halinde, sağlayıcı konumuna geçer.
C. SaaS ve API Kullanım Senaryolarında Rol Belirleme
AIA, modern yazılım ekonomisini de dikkate alarak SaaS, API ve entegrasyon bazlı kullanımlarda rol geçişlerini netleştirmiştir.
Eğer bir şirket, üçüncü taraf bir yapay zekâ aracını API veya SaaS hizmeti olarak profesyonel süreçlerinde kullanıyorsa, bu durumda Dağıtıcı (Deployer) rolündedir.
→ Örnek: Bir hukuk bürosunun işe alım sürecinde aday taraması için üçüncü taraf AI sistemi kullanması.
Ancak aynı şirket, bu AI sistemini alıp kendi çözümüne entegre ederek piyasaya yeni bir ürün olarak sunuyorsa(Yeni üründen kastımız modelin tekrar eğitilmesi şeklinde bir takım ciddi teknik uygulamaları kapsar), artık Sağlayıcı (Provider) rolüne geçer.
→ Örnek: Bir startup’ın hazır LLM modelini özelleştirip kendi “hukuki belge analiz aracı”nı piyasaya sunması.
Bu ayrım, işletmeler için teknik yaklaşımların yanında, hukuki strateji açısından da kritik öneme sahiptir.
Çünkü her rol farklı düzeyde sorumluluk, dokümantasyon ve uygunluk değerlendirmesi gerektirir.
D. Sağlayıcı (Provider) Yükümlülükleri: Teknik Uyumun Temeli
Yüksek riskli sistemlerde sağlayıcıların uyum süreci, teknik mükemmeliyet üzerine kuruludur.
Bu süreçte amaç, sistemin piyasaya sürülmeden önce her yönüyle test edilmiş, güvenli ve açıklanabilir olduğunun kanıtlanmasıdır.
Temel yükümlülükler:
Risk Yönetimi Sistemi (RMS):
Sistem yaşam döngüsü boyunca ortaya çıkabilecek riskleri belirleyen, ölçen ve azaltan yapı.
Veri Yönetişimi:
Eğitim ve test verilerinin doğru, temsili ve yanlılıktan arındırılmış olması.
Teknik Dokümantasyon ve Loglama:
Sistemle ilgili tüm verilerin, karar zincirlerinin ve test sonuçlarının ayrıntılı biçimde kayıt altına alınması.
Sistem Güvenliği ve Doğruluk:
Modelin hata oranlarının ve siber güvenlik dayanıklılığının belirli standartları karşılaması.
Uygunluk Değerlendirmesi ve CE İşareti:
AB pazarında satış veya hizmet sunumu öncesinde “uygunluk doğrulaması” alınması ve CE işaretinin eklenmesi.
Bu unsurlar, AI sistemlerinin “güvenilir ürün” statüsü kazanmasının ön koşullarıdır.
E. Dağıtıcı (Deployer) Yükümlülükleri: Operasyonel Uyumun Temeli
Dağıtıcılar, sistemi kullanan profesyonel kurumlar olarak uyumun sürdürülebilirliğinden sorumludur.
Bu sorumluluk teknik değil, yönetsel ve etik düzeydedir.
Temel yükümlülükler:
İnsan Gözetimi:
AI’nın aldığı kararların insanlar tarafından anlamlandırılabilir ve gerektiğinde geçersiz kılınabilir olması.
Temel Haklar Etki Değerlendirmesi (FRIA / AIIA):
Sistem kamu hizmetlerini, işe alımı, kredi veya adaleti etkiliyorsa, bireylerin temel haklarına olası etkiler analiz edilmelidir.
Kayıt Tutma ve Raporlama:
Sistem kullanımı boyunca oluşan verilerin, logların ve sonuçların izlenmesi.
Şeffaflık:
Kullanıcıların, karar süreçlerinde AI unsurlarının rolü hakkında bilgilendirilmesi.
Bu yükümlülükler, şirketlerin yalnızca yasal uyumu değil, kurumsal güven kültürünü de güçlendirir.
5. Sektörel Uygulamalar ve Etki Alanları
Yüksek Riskli Alanlarda AIA’nın Somut Etkisi

AIA’nın risk temelli sınıflandırması, teknoloji sektörünün tamamını aynı çerçeveye yerleştirmez.
Bunun yerine, temel hakları ve güvenliği doğrudan etkileyen alanlarda daha sıkı kurallar getirir.
Bu nedenle AIA’nın en güçlü etkisi; hukuk, sağlık, eğitim, finans ve kamu hizmetleri gibi yüksek etki alanlarında görülür.
A. LegalTech (Hukuk Teknolojileri)
LegalTech çözümleri, adalet sistemiyle doğrudan temas eden yapay zekâ uygulamalarıdır.
Bu nedenle AIA kapsamında genellikle Yüksek Riskli Sistemler (Annex III) arasında değerlendirilir.
Yüksek riskli LegalTech örnekleri:
Mahkeme kararlarını tahmin etmeye çalışan veya yargı kararlarını etkileyen sistemler.
Tarafları “davada başarı olasılığına göre” sıralayan araçlar.
Yargı süreçlerinde tarafların güvenilirlik profillerini çıkaran analiz sistemleri.
Bu tür sistemler, adaletin tarafsızlığını ve temel hakları etkileyebileceği için sıkı kontrol altındadır.
Sağlayıcıların:
Eğitim verilerini yanlılık açısından denetlemesi,
İnsan gözetimi mekanizmaları uygulaması,
Ve Temel Haklar Etki Değerlendirmesi (FRIA/AIIA) yapması zorunludur.
Buna karşın, yalnızca belge inceleme, hukuki araştırma veya içerik üretimi yapan LegalTech çözümleri (ör. sözleşme analizi, yasal özet çıkarımı), sınırlı risk kategorisinde kalır.
Bu da, legaltech alanında ki inovatif girişimlerin hepsini yüksek riskli tanımlanması durumunu azaltır.
💡 Stratejik Sonuç:
LegalTech girişimleri, AI modellerini “karar destek” yerine “karar öncesi öneri” konumunda tasarlayarak hem etik hem hukuki açıdan güvenli konumlanabilir.
B. HealthTech (Tıp ve Sağlık Teknolojileri)
Sağlık alanında kullanılan yapay zekâ sistemleri, AIA’nın en hassas düzenleme alanlarından biridir.
Çünkü bu sistemler doğrudan insan yaşamına etki eder.
Yüksek risk kapsamına giren örnekler:
AI tabanlı tanı ve teşhis sistemleri
Tıbbi görüntü analizinde karar destek sistemleri
Klinik süreçleri veya ilaç dozlarını otomatik optimize eden algoritmalar
Bu sistemler, Medical Device Regulation (MDR) veya In Vitro Diagnostic Regulation (IVDR) gibi harmonize ürün güvenliği mevzuatlarıyla zaten denetlenmektedir.
AIA, bu denetimlerin üzerine AI’ya özgü gereklilikler ekler:
Veri setlerinin hastaları temsili biçimde kapsaması
Bias (yanlılık) analizlerinin belgelenmesi
Modelin doğruluk, sağlamlık ve siber güvenlik testlerinin yapılması
Böylece bir tıbbi cihaz, artık güvenli olmasının yanı sıra “etik ve açıklanabilir” hale gelmek zorundadır.
💡 Stratejik Sonuç:
HealthTech girişimleri, MDR + AIA entegrasyonuyla “çifte uygunluk” avantajı elde eder — bu da AB pazarına erişim için bir güven damgası anlamına gelir.
C. Eğitim Sektörü
Eğitim teknolojilerinde yapay zekânın kullanımı, fırsatlarla birlikte ciddi etik riskler de taşır.
AIA bu alanda özellikle iki temel ayrım yapar: izin verilen ve kesinlikle yasaklanan sistemler.
Yüksek Riskli Uygulamalar:
Öğrenci performansını otomatik puanlayan algoritmalar
Üniversite kabul süreçlerinde başvuruları sıralayan sistemler
Yasaklı Uygulamalar:
Eğitim ortamlarında duygu çıkarımı yapan sistemler (ör. öğrencinin dikkat düzeyini kameradan analiz eden AI)
AIA, öğrenme sürecine destek olan sistemleri teşvik ederken, bireylerin psikolojik veya bilişsel alanına müdahale eden sistemleri açıkça reddeder.
💡 Stratejik Sonuç:
Eğitim teknolojilerinde AIA uyumu, “öğrenci verisini analiz eden” ile “öğrenciyi manipüle eden” sistem arasındaki çizginin titizlikle çizilmesini gerektirir.
D. Finans ve Kredi Sistemleri
AIA’ya göre, bireylerin ekonomik yaşamını doğrudan etkileyen finansal algoritmalar yüksek risklidir.
Bu kapsamda şunlar denetlenir:
Kredi puanlama ve risk değerlendirme algoritmaları
Sigorta prim hesaplama sistemleri
Otomatik yatırım tavsiyesi sunan robo-danışmanlar
Bu sistemlerdeki ana gereklilikler:
Kararların açıklanabilir olması
Eğitim verilerinin adil, temsil edici ve güncel olması
İnsan müdahalesi mekanizmalarının devre dışı kalmaması
💡 Stratejik Sonuç:
FinTech girişimleri için AIA uyumu, müşteri güveni ve marka itibarı açısından da yeni bir rekabet durumu oluşturur.
E. Kamu Hizmetleri ve Göç Yönetimi
AIA, devlet destekli sistemlerde özellikle şeffaflık ve temel haklar açısından sıkı kurallar koyar.
Bu nedenle kamu kurumları tarafından kullanılan AI sistemleri (örneğin sosyal yardım uygunluğu, göçmen risk profili veya sınır kontrolü algoritmaları) da yüksek risklidir.
Kamu kurumları:
FRIA (Fundamental Rights Impact Assessment) yapmak zorundadır,
Vatandaşların AI destekli kararlara itiraz etme hakkını güvence altına almakla yükümlüdür.
Bu madde, AB’nin insan hakları merkezli dijital yönetişim anlayışını sembolik olarak temsil eder.
F. Genel Amaçlı Yapay Zekâ (GPAI) Modelleri
2023 sonrası dönemde, ChatGPT gibi Genel Amaçlı Yapay Zekâ (GPAI) modelleri, AIA’nın kapsamına ayrı bir başlıkla girmiştir.
Bu modeller, doğrudan yüksek riskli olmasalar da “sistemik risk potansiyeli” nedeniyle ek sorumluluklara tabidir.
GPAI sağlayıcılarının yükümlülükleri (2 Ağustos 2025’ten itibaren):
Telif hakkı uyumu: Eğitim verilerinde telifli içeriğe karşı koruma mekanizmaları oluşturmak.
Veri şeffaflığı: Eğitimde kullanılan verilerin kaynak ve tür özetini kamuya açık şekilde paylaşmak.
Üretilen içeriğin etiketlenmesi: Deepfake veya yapay içeriklerin açık biçimde tanımlanması.
Bu madde, “açıklanabilir ve izlenebilir AI” kavramını üretken modeller için standart haline getirir.
6. KOBİ ve Startup’lar İçin Uyum Stratejileri
Minimum Viable Compliance (MVC) Yaklaşımı

Avrupa Birliği Yapay Zekâ Yasası (AIA), her ölçekteki kuruluşu etkiler; ancak en büyük etkiyi küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ) ile startup’lar üzerinde yaratır.
Çünkü bu işletmeler, genellikle hız ve inovasyon odaklı çalıştıklarından, ağır dokümantasyon ve uygunluk süreçleri onların rekabet gücünü zorlayabilir.
Bu noktada AIA’nın getirdiği “orantılılık” ilkesi devreye girer:
yasa, tüm yükümlülüklerin işletmenin büyüklüğü, kaynak kapasitesi ve risk seviyesine göre uygulanabileceğini öngörür.
Bu esnekliği pratikleştirmek için kullanılabilecek stratejik çerçeve ise Minimum Viable Compliance (MVC) yaklaşımıdır.
Bu kavram, tıpkı “Minimum Viable Product (MVP)” gibi, uyumun da en temel ama etkili halini kurmayı hedefler.
A. MVC Nedir?
Minimum Viable Compliance, tam ölçekli uyum sistemini kurmadan önce,
en kritik riskleri kontrol altına alacak temel uyum bileşenlerinin hızlı şekilde devreye alınmasıdır.
Amaç, sınırlı kaynaklarla bile şirketi AIA çerçevesinde “riskli değil, güvenilir” konuma getirmektir.
MVC’nin üç temel sütunu vardır:
Bu üç adım, startup’lar için hızlı, maliyetsiz ve sürdürülebilir bir uyum stratejisinin temelini oluşturur.
B. AIA’nın Sağladığı Esneklikler ve Destek Mekanizmaları
AIA, inovasyonu desteklemek amacıyla KOBİ’lere ve startup’lara özel hükümler içeren nadir bir regülasyondur.
Bu sayede küçük ölçekli girişimler, büyük kurumsal firmalarla aynı yükümlülükleri birebir taşımak zorunda değildir.
Başlıca destek mekanizmaları:
Regulatory Sandboxes (Düzenleyici Kum Havuzları):
Üye devletlerin, inovatif AI çözümlerini kontrollü ortamda test etmek için oluşturduğu güvenli alanlardır.
Startup’lar burada regülasyon kurumlarıyla doğrudan etkileşim kurabilir.
AI Pact (Yapay Zekâ Paktı):
Yasanın yürürlüğe girmesini beklemeden, erken aşamada gönüllü uyum taahhüdü veren kuruluşlara AB tarafından tanınan bir inisiyatiftir.
KOBİ Rehberlik Programları:
AI Office ve ulusal otoriteler tarafından oluşturulan rehberler, küçük işletmelere özel dokümantasyon ve değerlendirme şablonları sunar.
Açık Kaynak Muafiyeti:
Açık kaynaklı AI bileşenleri, ticari amaç taşımadığı sürece AIA yükümlülüklerinin büyük kısmından muaftır.
Bu, erken aşama girişimler için güçlü bir inovasyon alanı yaratır.
💡 Not:
AIA, “KOBİ dostu” bir yasa olarak, inovasyonu engellemeden yönlendirme amacı taşır.
Erken hazırlık yapan startup’lar, gelecekte AIA sertifikalı ürünlerle AB pazarına erişim avantajı elde etme ihtimali yüksektir.
C. Startup’lar İçin Uygulanabilir MVC Yol Haritası
AIA’ya hazırlanmak isteyen girişimler için aşağıdaki 5 adımlı pratik yol haritası, MVC yaklaşımını adım adım uygulanabilir hale getirir:
AI Envanteri Çıkarın:
Şirketinizde kullanılan veya geliştirilen tüm AI sistemlerini listeleyin. Her birini risk düzeyine göre sınıflandırın.
Risk Yönetimi Sistemini (RMS) Basitleştirin:
ISO veya NIST dokümanlarını temel alarak, basit bir risk yönetim tablosu oluşturun: risk tanımı, olasılık, etki, azaltma stratejisi.
Veri Kalitesi Protokolleri Kurun:
Eğitim verilerinizin güncel, doğru ve önyargısız olduğundan emin olun. Gerekirse veri kaynağınızı belgeleyin.
Dokümantasyon Başlatın:
AIA teknik dokümantasyon gerekliliklerinin özet versiyonunu hazırlayın (model açıklaması, veri kaynağı, test sonuçları, doğruluk oranı).
Ekipte AI Okuryazarlığı (AI Literacy) Eğitimleri Başlatın:
AIA’nın 2025 Şubat’ında yürürlüğe girecek AI literacy yükümlülüğüne hazırlık olarak, ekibin temel farkındalığını artırın.
Bu basit adımlar, küçük ekiplerin dahi AIA’ya yapısal olarak hazırlanmasını sağlar. Aynı zamanda, yatırımcılar veya iş ortakları karşısında “uyum kültürüne sahip startup” imajı yaratarak önemli bir güven avantajı kazandırır.
D. MVC’nin Uzun Vadeli Stratejik Değeri
Minimum Viable Compliance, yaklaşımı “geçici çözüm” değil,
girişimlerin büyüme sürecinde sürdürülebilir yönetişim kültürünü besleyen ileriye yönelik bir çerçevedir.
Uzun vadede bu yaklaşım:
Şirketin AI ürünlerini “güvenilir” sınıfına taşır,
Gelecekteki denetimlerde zaman ve maliyet tasarrufu sağlar,
Kurum içinde etik farkındalık ve şeffaf karar alma kültürünü yerleştirir.
En önemlisi, AIA’nın 2027 itibarıyla tam uygulamaya geçtiğinde, erken uyum sağlamış işletmeler, “rekabet avantajına sahip” olacaktır.
7. Regülasyonun Artıları, Eleştirileri ve Stratejik Sonuç
Güven, İnovasyon ve İnsan Merkezli Gelecek Dengesi
Avrupa Birliği Yapay Zekâ Yasası (AIA), yazının başında belirttiğimiz üzere dünyanın ilk kapsamlı yapay zeka regülasyonudur.
Yasa, güvenli inovasyonun mümkün olabileceğini; etik, şeffaf ve insan merkezli AI sistemlerinin hem toplumsal hem ekonomik büyümeyi destekleyebileceğini ortaya koymayı amaçlar. Ancak bu vizyon, beraberinde bazı tartışmaları da getirir.
A. AIA’nın Güçlü Yanları (Avantajlar)
B. AIA’ya Yönelik Eleştiriler (Zorluklar)
C. AIA’nın Stratejik Sonuçları ve İşletmeler İçin Dersler
AIA’nın özü, risk yönetimi kültürünü inovasyonun parçası haline getirmektir.
Bu bakış açısı, işletmelere sadece uyum değil, sürdürülebilir rekabet avantajı kazandırır.
1. Uyumdan Stratejiye Geçiş:
AIA’yı “yasal zorunluluk” olarak değil, ürün güveni ve marka itibarı stratejisi olarak ele alan şirketler fark yaratır.
2. Tasarım Yoluyla Uyum (Compliance by Design):
Regülasyon yükümlülükleri sonradan değil, ürün geliştirme aşamasında tasarım sürecine entegre edilmelidir.
Bu, hem maliyeti azaltır hem denetim sürecini hızlandırır.
3. Sürekli Uyum ve Ölçülebilirlik:
AIA, tek seferlik bir sertifikasyon değil; yaşam döngüsü boyunca sürdürülen bir uyum kültürü gerektirir.
Risk yönetimi sistemleri (RMS), performans ölçüm araçları ve FRIA/AIIA değerlendirmeleri, bu kültürün yapı taşlarıdır.
4. Türkiye ve AB Pazarları Arasında Köprü:
AIA’nın extraterritorial yapısı, Türkiye’deki teknoloji şirketlerini de doğrudan etkiler.
AB pazarına açılmak isteyen her Türk startup’ı, AIA standartlarını benimsemek zorundadır.
Bu nedenle Türkiye’nin, KVKK ve AIA arasında risk tabanlı bir uyum harmonizasyonu geliştirmesi stratejik önem taşır.
Sonuç: Riskten Değere, Uyumdan Güvene
AIA, dijital çağda hızla ilerleyen teknolojiyi belirli etik ilkeler ve standartlar çerçevesine oturtmayı amaçlar; bu yönüyle güven ve sorumluluğu yapay zekâ ekosistemi içinde yeniden tanımlar. Teknolojiyi yalnızca hız ya da verimlilik açısından değerlendirmek, kısa vadeli faydalar uğruna etik ve insani değerlerin göz ardı edilmesine yol açabilir. Bu nedenle yasa, teknolojinin insan üzerindeki etkisini de ölçebilmeyi mümkün kılan bir yaklaşım sunar.
Bu bakış açısıyla AIA, “teknoloji merkezli bir gelecekten” çok, insan merkezli bir dijital uygarlığın temellerini atar.
Avrupa Birliği’nin bu düzenlemesi, teknolojinin baş döndürücü hızla ilerlediği bir dönemde, bir an durup düşünmemiz için önemli bir fırsattır — ürünlerimizi ve süreçlerimizi insanı merkeze alacak biçimde yeniden tasarlamayı teşvik eder. Uyum sağlayanlar geleceği şekillendirecek; sağlayamayanlar ise onu yalnızca izlemekle yetinecektir.
Live-Cell Agency Notu:
AIA, dijital dönüşüm çağında “nasıl daha hızlı oluruz?” sorusuna ek olarak “nasıl daha bilinçli ilerleriz?” sorusuna verilen cevaptır.
Bu yazı, aynı zamanda insan odaklı teknolojinin felsefesinin de bir yansımasıdır.
Güvenli inovasyonun yolu ise, bilinçli tasarımdan geçer. LegalTech girişiminizin regülasyon uyum sürecinde, AIA çerçevesine uygun stratejik yönlendirme ve danışmanlık desteği için bizimle iletişime geçebilir, Live-Cell Agency danışmanlık programımızı inceleyebilirsiniz.
Bağlantılar:
🚀 12 Haftalık Stratejik Netlik & Dönüşüm Programı (Kurucular İçin) Kurucu bağımlılığını kırın, sistemleri oturtun, ölçeklenmeye hazır hale gelin. → Program Detayları
🧠 LegalTech Mastermind Topluluğu (Kurucular ve Girişimciler İçin) Sizinle aynı yolda yürüyen kurucularla deneyim paylaşın, birlikte büyüyün.
⚖️ LegalTech Türkiye (Avukatlar ve Girişimci Adayları İçin) Hukuk ve teknoloji kesişiminde güncel tartışmalara katılın. Dijitalleşmeyi Öğrenin, Materyallere Erişin
💡 EasyBusy (Herkes İçin) Girişim hikâyeleri, pratik materyaller ve sistem kurma tüyolarıyla girişimcilik ve dijital dönüşüm konularını keşfedin.
🔗 Ekosisteme özel TÜM FAYDALI KAYNAKLARIMIZ (Tek Link) Yukarıda bahsedilen topluluklara, LegalTech Atlası Türkiye bültenimize ve sosyal medya hesaplarına ulaşabilmek için bu tek linki ziyaret et: Ekosistem Linki
(Sadece bu linkten ekosisteme tam erişim sağlayabilirsiniz.)
☕ Stratejinizi Birlikte Netleştirelim 1:1 görüşme planlayın, size özel yol haritası çıkaralım.